Sizden Gelenler

Bu sayfada resimlerinizi, makalelerinizi, haberlerinizi, sevdiğiniz köşe yazarlarının yazılarını, videolarınızı ve beğendiğiniz bağlantıları paylaşabilirsiniz.

2 yorum:

  1. Hep Yanılan Biz Olduk...

    Çok bilen, çok yanılırmış...!!!

    Herşey gözümüzün önünde ve gizlenmeye gerek duyulmadan yapılıyor...Adamlar o kadar pervasız ki, salhaneye mağrur koşanların çokluğundan, artık en kaba yöntemlere başvurmaktan kaçınmıyorlar...

    Baktılar ki, yeterli halk muhalefeti yok...Muhalefet partisi de, tüm yükü ve yapılan hataları yanlışları Başkanının üzerine yıkmış ve seçim yorgunluğunun (!) rehaveti içinde...O zaman, böylesi bir boş arazide diledikleri gibi at oynatmalarına kim ses çıkarabilir ki...

    Tek korkuları vardı..TSK...Ne yazık ki, burada da yanılan bizler olduk...Onlar, Atatürk´ün Ordusu diye gururlandığımız ordunun, Atatürk´e çoktan yan döndüğünü ve ABD Emperyalizminin emri altında bir "Kağıttan Kaplan" olduğunun ayırdına vardırılmışlardı bile...

    "Sarı Öküz"ü verdiklerinde,acaba bildikleri birşeyler mi var diye bir umudumuz bile vardı...Sonra, gözlerini açtıkları TSK da, bir ömür şerefle görev yapan ve ülkemizi bölme adına Emperyalizmin maşalığına soyunanlarla ölümüne savaşan Komutanların, Okyanus Ötesinden talimat alanlarca zindanlara doldurulmasına küçük dilimizi yutacak gibi olduk ama Allah ile aldatanlar , bizlerin sadece küçük dilimizi yutmakla kalacağımızı bildiklerinden eylemlerine hiç ikirciklenmeden devam ettiler..

    Şimdi ise, geride kalanların hala görevlerine devam etmelerinde ki anlamsızlığı ve tutarsızlığı tartışır olduk..Ancak bu konuda da yanıldığımızı seçimlerde net olarak anladık...Zira, TSK nın lojmanlarında bile iktidar partisi öndeydi...Bu işte bir yanlışlık vardı ama yanlışlık kimdeydi, işte onu çözmeyi, bölük pörçük yapımızla beceremiyorduk...

    Bu arada beklenmeyen bir gelişme oldu ve Almanya´nın bastırmasıyla "Deniz Feneri" denilen Almanya tarihinin en büyük vurgunu ve soygunu olayının davasının açılması zorunlu olarak gündeme getirildi...Ancak, bu davadan önce gerekli operasyonlar yapılmış ve yargı kesin olarak iğdiş edilmişti..Yargıtay Başkanlığı seçimlerinde, Yargıtay´a atanan 160 hakimin de aynı kişiye blok oy kullanması, yargı tarihimizin sayfalarında bir "Utanç Abidesi" olarak yerini alacaktı...

    Yargıyı tümüyle ellerine geçirmelerine karşın, hala endişe edecekleri bir durum görmüşlerdi ki, onyıllardır süregelen "Şike" konusunu, tam da Deniz Feneri davası gündeme geldiğinde piyasaya sürmeleri, onların cambazlıklarına, bizlerin yine aval aval bakmamıza neden olmuştu...Üstelikte bu konunun içine Fenerbahçe´yi sokmuş olmaları, milyonlarca taraftarın, ülkemizde ki soysuzlukları ıskalamasını da beraberinde getirmişti...

    Örneğin ; gündem değiştirme konusunda profesyonel olanlar, milyonların gözünden, yeni kurulan hükümette ülkemizi bölmekle görevlendirilmiş Kürtlerden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olan Abdullah Öcalan´lı gelişmeleri bile ıskalamak zorunda kalmışlardı...Zira onlar, milyonlarca insanı uyutma konusunda engin deneyleri olan Emperyalizmin yetiştirdiği kuklalardır...Bu da nereden çıktı diyenler, özellikle son günlerde bebek katili soysuzun Başbakan Yardımcısı gibi konuşmalarına bir kez daha dikkat etmelidirler...Bu gücü nereden aldığını da sorgulamalıdırlar ki, ülkemizin başına bela edilmişleri daha açık görebilsinler...

    Biz bunları kimlere mi anlatıyoruz...Elbette ülkenin yarısına değil...Diğer yarısına anlatacağız ama onlar seçimler öncesi, tüm bilgiçlikleriyle, vurulması gereken hedefi bile şaşırarak, dinci faşizme değil de, ona muhalefet edenlere vurmaları yetmiyormuş gibi, yeni nesile "sol"un bölünme örneklerini bile sergilemişlerdir...

    Öyleyse, kendimizi çalıp kendimiz oynayalım diyeceğim ama diyemiyorum...Zira şimdi çalanlar iktidarda....Ve çaldıkça da, kıçında donu olmayanlar göbek atıp alkışlıyorlar...

    Bizlerde, engin bilgilerimiz ve derin tarihsel analizlerimizle, tribünlerde oturarak, sahanın kapatılmasını huşu içinde seyrediyoruz ...!

    NURİ BABA

    YanıtlaSil
  2. Önümüzdeki süreçde Jandarma teşkilatının lağv edilmesi gündeme gelecektir. Polis istihdamına ve Eyalet sistemi tasarısına dikkat edilmelidir. Bu son darbedir. Son çıkış yolumuzun yegane köprüsünün hava uçurulmasıdır. . Türkiye 9 yıl önce bölünmeyi resmen kabul etmiştir... Ulusun diğer unsurlarının kabul etmesi, bünyelerinin ihtiyacı hazım süresi, organik kabiliyeti ile doğru orantılıdır.. Halk buna hazırlanmıştır. Farkında değildir. Hazırlandığını anlamaması; "Seninle geçinemiyorum" diyerek hergün onun gözleri önünde aldatan eşini boşamamakta ısrar eden koca misali uzayan boynuzlarından ve sebebini de, -ezberlediği gibi- evliliğin kutsallığı ve karşılıksız aşkı ile uzun süredir mazeretlendirmesinden anlaşılmaktadır. "Şehitler ölmez Vatan bölünmez" afyonu da bu trans halindeki vücudun algılama uyuşukluğunu daha uzun süre sürdüremez.. Vücut, nefsi dinlemeyip, bağışıklık kazanacaktır. İster kabul edin, ister etmeyin. Bölündük.! Ve çocuklarımız pusularda yitiriliyor. Bırakın Diyarbakır' daki havai fişek gösterisini, yurdun diger vatansever olması gereken bölgelerinde halkın çoğunluğu da mangal yakıyor. Eğlence yerleri tıka basa dolu. Borç ile, çalıntı, haram para ile şeytani sefahat içersindeler. 13 Şehit değil 133 olsa durum değişmez. 33 terhis olmuş askerimizin otobüsten indirilip kurşuna dizildiği gün, Şehitlerin bal gibi öldükleri ve kimseyi ilgilendirmedikleri görülmüştür. Türkiye' nin geleceğinin ulusal açıdan en önemli dönüm noktası, diğer etnik grupların birleşik yapı içersinde hareket edip etmeyeceklerini tartışmalarıdır.Ulusalcılar (veya Türkler(!)) bölünmeyi "resmiyetinden" evvel(!) analiz ederek, Atatürkçülerin (veya Türklerin) aleyhine sonuçlarını tahmin etmelidirler. GAP, Karadeniz,Trakya bölgesi ve su kaynakları için kıyasıya ve ölümüne operasyonlar geliştirebilecek yapılanmaların temeli atılmalıdır.. Mevziiler değişmektedir. Stratejik olarak(!) Kanas'ın önünde konaklama dönemi kapanmalı, Kanas' ın önüne cebren(!!) çağırma dönemine geçilmelidir. Etik değerler, naftalinlenerek, gelecek bahar da turist ziyaretlerinde sergilenmek üzere sandıklara kaldırılmalıdır. Vatanseverler akıllarını başlarına devşirip, devleti devre dışı bırakıp(!) anti-terör pratiklerine başvurmalı, potansiyel hedefler -eyleme girsin girmesinler- elimine edilmeli, sivrisinek ilacı ile üremesi uzun süre engellenmelidir. Etnik ayrışma kaçınılmazdır. Eski Yugoslavya örneğini iyi analiz edemeyen ulusalcılar (veya Türkler) kendilerine biçilen gömleği giymek zorunda bırakılacaklardır. Bu şerefsiz yaşamı, hadım edilmiş ırksal geleceği kabul etmek istemeyenler organize olmalıdır. Ordu, dağa çıkan vatanseverlerle denenmeli(!) ve bu şekilde ordunun taban unsurlarını tercih yapmaya zorlamalıdır. İran' nın nükleer programına mutlaka(!) mutlaka(!!) bir şekilde (!) destek verilmelidir. Bu dibe vurduğumuz dönemde Kürtler ve dolayısı ile BOP ile alın alına gelmek kaçınılmazdır. Yine bu dönem ile ilgili bir tartışmada A.Öcalan' ı mızrak ucuna takma düşüncem aşırı tepki aldı. Umurumda değil. Zaman beni maalesef(!) haklı çıkaracaktır. Buna inanıyorum. Sonuç önemlidir. Yol değil. Lafın kısası; Vatanseverlerin sahne sırası gelmiştir.

    YanıtlaSil