Banu Avar


 Jerusalem Post: 


‘Türkiye Kürt Baharı’yla Karşı Karşıya!’



Son günlerde Batı basını, onlarca ajans ve basın yayın organında, üstüne basa basa şu ifadeyi, öne çıkarıyor: ‘Şemdinli’de yüzlerce ‘gerillaya’ karşı ‘orantısız güç kullanan ordu kuvvetleri’!

İşte bu ifadeler Libya’da Kaddafi’ye karşı kullanılan ifadelerle aynı! Suriye’de Esad’a karşı kullanılan ifadelerle de aynı! Bilmem mesajı aldınız mı?

Küresel odaklar, CIA ‘bahar’ çalışmaları için, 2005 yılında Responsability to Protect = KORUMA YASASINI çıkarmışlardı…

Yasaya göre hedef ülkede etnik ya da mezhep bazında oluşturulan bir ‘topluluk ’, batıya, ‘zulüm altında’ olduklarını ispatladıkları takdirde, ‘uluslararası camia’ müdahale hakkına sahip olacaktı. Libya bu yasaya dayanılarak bombalandı.

Sadece 1 yıl önce Elize sarayında ayaklarına kapananlar Kaddafi’yi linç ederek ortadan kaldırdı.. Önce Bingazi’yi terör yuvası haline getirdiler. Sonra teröristlerin bir eline bayrak , bir eline silah verdiler.. Bingazi ayrı memleket oldu.. Çapulcuların arkasına özel harekat kuvvetleri, istihbaratçılar ve CIA tetikçileri koydular.. Hükümet kuvvetleri Bingazi’yi ‘eziyordu’! Bingazi halkı korunmalıydı.. Yukardan Libya’yı bombaladılar..

Tüm bunları Responsability to Protect yasası kapsamında yaptılar!

Başlangıç serenadını ‘uluslararası medya’ yaptı.. ‘Bingazi halkı korunmalıydı.. Zalim Kaddafi yok olmalıydı!’

Jerusalem Post’ta Jonathan Spyer 9 Ağustos tarihli yazısında bakın ne diyor: ‘Binlerce düşman askerine karşın birkaç yüz gerilla, Türkiye ordusunun tanklarıyla, savaş uçaklarıyla, helikopterlerle ve koca bir askeri teknolojiyle karşı karşıya!’

‘Alan savunması’

Ellerini sevinçle uğuşturan İsrail basını Türk ordusunun Irak sınırında PKK ile boğuştuğunu uzun uzun anlatıyor ve PKK terör örgütünün Şemdinli’de başarılı bir ‘alan savunması’ yaptığını yazıyor!

BDP’li Şemdinli belediye başkanı Sedat Töre, The Economist’e, ‘Şemdinli halkı ateşle çevrildi’ beyanatında bulunuyor!

Jonathan Spyer, ‘Irak ve Suriye sınırlarındaki Kürt hareketiyle cesaretlenebilecek ‘Türkiye Kürtlerinin’ Türkiye’de ‘Kürt Baharı’nı başlatabileceklerini’ yazıyor:

‘Türkiye, bir yandan Şemdinli’de savaş halindeyken , bir yandan da Irak ve Suriye sınırlarındaki Kürt eyaletleriyle sınır komşusu olma ihtimaliyle karşı karşıya!’ diyor.

Küresel basında çıkan analizler, tarafları ve ilişkileri ve ÇELİŞKİLERİ şöyle sıralıyor:

Esad, Türkiye sınırını kendine yakın olan Kürt grupların denetimine bıraktı..

Bu gruplardan bölgeyi denetleyen silahlı Kürt partisi PYD , Türkiye’nin ve küresel aktörlerin desteklediği Müslüman kardeşler örgütü ve ‘Hür Suriye Ordusu ile mücadele ediyor.

900 kilometrelik Türkiye Suriye sınırı da Hür Suriye ordusu ile savaşan bu grubun elinde.

Türkiye’nin Irak sınırı Barzani denetiminde.. PKK terör örgütü Barzani toprakları içinde. Barzani İsrail PKK ve ABD bloğu Türkiye ile ittifak halinde!

Bu durumda Türkiye celladıyla el ele..

‘Ava giden avlanır!’

Suriye’nin durumu gayet anlaşılır… Esad vatan savunması yapıyor, arkasına Avrasya güçlerini aldı, Libya’da Irak’da, Afganistan’da olanlar başına gelmesin diye savaşıyor..

Türkiye’nin durumu ise anlaşılabilir değil. Kendini arkadan, önden vuran bir ‘müttefiki’ var.

ABD hem Türkiye’ye , hem PKK’ya aynı anda strateji çiziyor.. Bu strateji çerçevesinde Türk ordusu ve milleti 30 yıldır ölüyor!

Ve bu ‘müttefik’, Türkiye’yi, şartlar olgunlaştığı an, ‘Kürt baharı’nı bastırmaya kalkmakla suçlayacak! Türkiye, sınırları içinde ‘ezilen’ bir topluma, zulüm uygulamakla suçlanacak

Dünyada bu kadar garip bir politik kumpasa sıkışmış başka bir ülke yok..

Türkiye ‘ava giderken avlananacak’!

Jerusalem Post’dan Spyer, yazıyor: ‘Arap dünyasında sınırlar, Osmanlı İmparatorluğunun dağılışından beri ilk kez bu kadar belirsizleşiyor.

Geçen yüzyılın ‘kaybedeni’ Kürtler, şimdinin ‘kazananı’ olacak gibi… ABD’nin Irak işgâli bölgede yarı özerk bir Kürdistan yarattı. Irak Kürt bölgesi, Türkiye ile ilişkileri normalleştirirken, bir yandan topraklarını ‘Kürt halkı’ adına Türkiye’ye karşı mücadele yürüten gerillalara açtı.

Suriye’de ise Türkiye sınırı Kürt grupların denetiminde kaldı. Sonuç olarak, Türkiye’nin doğudaki iki sınırı da tehdit altında. Şemdinli’deki harekat ile bir ‘Kürt Baharı’ başlayabilir .. O nedenle Türkiye tüm gücüyle savaşmakta…’

İstihbaratı, üst düzey komutanları, savunma sistemleri ve hükümeti ABD denetiminde olan bir ülke nasıl ‘tüm gücüyle’ savaşıyorsa! Ölüyor demek daha doğru!

İşte 20 gündür süren Şemdinli operasyonundan sonuç alınamıyor.. Her gün şehitlerimize ağlıyoruz … Son bir ayda 100 vatan evladını toprağa veriyoruz..

CHP Milletvekili Ali İhsan Öner “Bölgede PKK’nın rahatsızlık duyduğu vali, emniyet müdürü, kaymakam ve korumaların, hükümet eliyle tasfiye edildiğini” açıkladı.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Münir Kutluata, “Şemdinli’deki yüzlerce militan nerede ve getirilirken haberdar olmadığınız ağır silahlara ne oldu?” diye sordu....

Bu soruların cevabı yok… Avlanacak olan ava gönderilen Türkiye hükümeti.. Şemdinli’de ‘alan savunmasına’ geçen PKK arkasında siyasi yapılanması, belediyeler, sivil toplumuyla ‘Kürt Baharı’na hazırlanıyor.. ‘Topu tüfeğiyle Kürt toplumunu öldüren Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı, uluslararası toplumu müdahaleye davet ediyorum!’ beyanı çoktan basında yeraldı.. Şimdi küresel basın ve insan hakları derneklerinin kampanyaları başladı...

Bu harekat belli bir noktaya geldiğinde, ‘Yeni Osmanlı Fatihi’ Tayyip, ‘Teyyip’ olarak telaffuz edilecek, yeni aktörler devreye girecek.. Türkiye Cumhuriyeti’nin zulmü, asıp kestiği kafalar batı haber ajansları ve ekranlardan her yere yayılıverecek, doğuya konuşlanmış ajanların para silah istihbarat dağıtımı ve bombalama eylemleri ortalığı kan gölüne cevirerecek.. Suriye’de olduğu gibi!

Bir ‘Kürt Baharı’, zengin doğal kaynaklar, su, petrol, madenleri uluslararası bankerlerin denetimine verir. Parçalanmış Türkiye küresel çeteleri bir yüzyıl rahat ettirir..

Bu onların planları… Bitmiş ve batmış batı kan operasyonları için kıvranıyor.. Ölüm döşeğinde kan planları yapıyor… İçiniz rahat olsun! Bu hayâsız akının hakkından bu coğrafya gelecek! Yeter ki her aklı başında vatandaş kendi gibi olanları bulsun ve el ele tutuşsun.. Madem işgâl coğrafyasında yaşıyoruz, direniş komitelerinde biraraya gelmeliyiz. Bu YAŞAM HAKKININ SAVUNULMASI yasasıdır ve sonuna kadar anayasal haktır!

Ve ‘Kürt Baharı’ planlayıcıları! Suriye İran Rusya ve Çin ekmeğinize kan doğrayacak, Türkiye ise hepinizi kana boğacaktır! Biz ölmekle bitmeyiz.. Geçen yüzyılda öğrenemediniz.. Birkaç yıla kadar öğreneceksiniz!

Banu AVAR, 22 Ağustos 2012
banuavar@superonline.com



===============

EMPERYALİZMİN ÖCALAN’A VERDİĞİ YOL HARİTASI!  

25.7.2011



Abdullah Öcalan'ın 18 Temmuz pazartesi günü ‘demokratik özerklikle’ ilgili şu açıklamaları yapmıştı: Bu açıklamalar, bağlı olduğu mihrakların kendisine verdiği yol haritasını ortaya koymaktadır.

Emperyalizm nasıl bir bölücü hareketi oluşturur, siyasileştirir, devletleştirir, örgütlenme ne gibi aşamalardan geçer, dikkatle inceleyin. İmralı, son aşama için şunları söylemektedir:

"-Önemli olan demokratik özerkliğin içini doldurmaktır, pratik uygulamasını yapmaktır. Artık pratikleştirme yönünde çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır.


-Türkiye'yi 20-25 bölgeye ayırmalıdırlar. Birbirine kültürel, sosyal, ekonomik ve diğer özellikleriyle benzer olan dört-beş il bir araya gelir, bir bölge olur. Örneğin İstanbul bir bölge olur, Trakya bir bölge olur. Ege, kuzey, güney ve iç Ege diye üçe ayrılabilir. Akdeniz birkaç bölgeye - Örneğin Antalya özgün bir kültürdür, tek bir bölge olabilir-, İç Anadolu birkaç bölgeye ayrılabilir. Konya bir bölge olur. Kayseri merkezli birkaç il bir bölge olabilir. Karadeniz üç bölgeye ayrılır. Doğu, güneydoğu birkaç bölge olur. 6-7 bölge olabilir. Örneğin Botan bir bölge olur.

-Bu 25 civarındaki bölgelerden de yerel konferanslar yapılarak Kongre'ye 400 delege gelir. 100 delege de sivil toplum kuruluşlarına, akademi, akil adamlara, aydınlara ayrılabilir.. Başkanları eş başkanlık şeklinde olur. 25 kişilik gölge kabinesi olur.. Bu en geç Ekim ayına kadar tamamlanması gereken bir süreçtir. Meclis'te -TBMM- de oluşturulur. Ekim'e kadar bitirilmesi önemlidir. Çünkü Ekim'de Meclis açılacak, anayasa çalışmaları olacaktır…’’

İşte takipedecekleri yol budur! Bundan sonra basından duyacağınız haberleri karşılaştırın.

Banu AVAR
 ===========================
Gazeteci yazar Necdet SEVINÇ’i kaybettik!

24 Temmuz Pazar günü Fatih Camii'nde kılınacak ikindi namazından sonra Etiler Ulus mezarlığından uğurlanacak…


Ahh NECDET ABİ! Buluşacaktık! Beklemedin Gittin!

Ah Necdet abi! Buluşacaktık, beklemedin gittin! Sevgi hanımla konuşmuştum, Cağaloğlu’nda Türk Ocağı'na gitmişsin, cep telefonu kullanmazdın, eve gelişini bekledim. ‘Rahatsızım, kızımdayım, sonra buluşuruz!’ demiştin. Ah Necdet abi, buluşamadan gittin! Biliyorum kahır içindeydin!

67 yaş nedir ki!

Onunla 1986’da Varlık filmde çalışırken tanıştım. Tanıştıran Attilâ İlhan’dı. İkisi arasındaki dostluğa şaşıranlar olurdu… Bir ‘sağ’ biri ‘sol’ diye yaftalanmışlardı

Türkiye için çözümlerde birebir uzlaşırlardı. Çünkü ikisi de bu vatan için bir ÖMÜR vermişlerdi! Vatan sözkonusuysa, gerisi teferruattı!

Attilâ ağabeyi kaybettiğimizde, yapılan anma töreninde konuşması için rica etmiştim. Koşarak gelmiş, Atatürk Kültür merkezinde, birtakım sahtekarların yalancı gözyaşlarını suratlarına vurmuştu.

Dimdik dururdu. Sonucu ne olursa olsun doğru bildiğini savunurdu... Taviz nedir bilmezdi, kalemini hiç satmadı, ‘kalemini satan’ ve ‘onları satın alanlarla’ hayatı boyunca mücadele etti!

Hakkında en çok dava açılmış gazetecilerden biriydi. Yüzlerce yıl mahkumiyet istemiyle yargılandı. 1970’lerde de 80’lerde de defalarca ‘fikir suçundan’ hapis yattı.

Herkes gazetecilik yapar, ama kelimeleriyle suratınıza tokat atabilen, sözleri kurşun gibi delen geçen az gazeteci vardır. Necdet abi onlardan biriydi!

Ajan okulları ve Osmanlı’dan Günümüze Misyoner Faaliyetleri gibi kitaplarını okurken, ‘keskin’ ve ‘basit’ anlatımın ne olduğunu öğrenmiştim.. Kitabı elime aldım, ve tüm gün bir daha yerimden kalkamadım. Satırlar sizin ara vermenizi imkansız kılıyordu.

Köşe yazıları da öyleydi.. Ortadoğu ve Yeniçağ gazetelerinde önce onun köşesine bakardım… Sonra darıldı, bir daha gazetelerde yazmadı!

Necdet abi, Türkiye’yi vatanı ve bu milleti HER ŞEYDEN üstte tuttu.

Şimdi gözlerini kapadı, huzura kavuştu. Nurlar içinde yat Necdet Sevinç!

Babıali’de ONUR ne demek senden öğrenen çoktu..


Banu AVAR, 23 Temmuz 2011







ŞİMDİ AKLIMIZI KULLANMA ZAMANI!
İTLER DOLAŞIYOR! TAŞLAR BAĞLI!

22.07.2011 10:13:33


Bakırköy Zeytinburnu’nda terör örgütü yandaşları, 13 şehidin ardından BDP ilçe örgütü önünde gösteri yaptı. Dükkanları taşladı, ortalığı ateşe verdi. PKK sloganları attı… Zeytinburnu 3 gündür yanıyor. Mahalleli ayakta. Güvenlik güçleri olayları önleyemiyor…
Posta kutuma ardı ardına iletiler düşüyor: . ‘Durum vahim! Mahalleler ayakta. Pazar günü daha büyük gösteriler yapacakları, çeşitli bölücü internet sitelerinden duyuruluyor! Tedbir alınmıyor.!.’
Öcalan İmralı’dan buyuruyor:: ‘Yarın Silvan’dan 10 kat büyük kayıplar yaşanabilir. Sadece kırsalda değil, büyük şehirlerde de olabilir…’ diyor.
Ve İstanbul’da Zeytinburnu yanmaya başlıyor…
Öcalan, ‘Devletle anlaştığını’ söylüyor.. ‘Kürdistan parlamentosu kurulmalı’ diyor. ‘Kürt ordusu için harekete geçilmesi çağrısı’ yapıyor.! Müyesser (Yıldız) arkadaşımız , Silivri’de hücresinden yazıyor:
‘BDP’ye “terörist” diyen, hatta medyanın BDP’ye ambargo uygulamasını isteyen Erdoğan’ın İmralı’yla görüşmeleri nasıl kabul ettiğini hala aklım almıyor!.. Ya söyledikleriyle , yaptıkları farklı veya onu da aşan bir “güç” var!..Her neyse ne; İmralı “devletle anlaştı”!..Böylece, Silivri’deki biz gazetecilere ağızlarının dolusunca “terörist” diyenler, terörün başını “terörist “ olmaktan çıkarmış oldular!…’.
Evet Müyesser.. Artık şehidine ağlayanlar terörist!
Bak, Van’da Amed parkı açılıyor! BDP Van Milletvekili Özdal Üçer, ‘Yaşasın Özgür Kürdistan’ diye bağırıyor. ‘Biz onlara ihtiyacımız yok! Kürdistan meclisimizi ilan ettik. Özgür Kürdistan’a doğru gidiyoruz!’ diyor. … Osman Baydemir ve diğer BDP’li belediye başkanları çılgınca alkışlıyor..
Müyesser, Adıyamanlı Kürt kızı, sen Silivride bu vatan bu millet için ağlarken, artık terörist başı sayılmayan Öcalan bak ne diyor: : ‘İlan ettiğimiz özerkliği tanımazsanız, uluslar arası toplum, bağlı olduğunuz anlaşmalar gereği, size tanıtır!’
Kimseden tıs çıkmıyor’!
Pardon! Yanlış oldu: AKP’li bakan Mehdi Eker’den ses çıktı: BDP’ye meclise gelin çağrısı yaparken, ‘Meşru olan her şeyi tartışırız. Demokratik özerklik dahil!’ diyor
Zeytinburnu’dan hala silah sesleri geliyor..!
Malum medya şehitleri anma yürüyüşünün hesabını soruyor… Radikal gazetesi ‘Kim örgütledi bu işi!’ diye sorguyu başlattı bile!. Bir milletin şehidinin arkasından yürümek için sokağa çıkabileceğini aklı almıyor !! Yürüyüşe çağrı yapan bazı internet sitelerini, şahısları diline dolayıp, ‘ergenekon’ işareti çakıyor…
Kemalist faşistler yürüsün! Bizim Kürdistanımız var!’’Zeytinburnu kurtarılmış bölgedir!’ diye yayın yapan siteler onların ilgi alanında değil.Zeytinburnu’nu savaş alanına çevirenlerden bahseden yok..
İstanbul, Zeytinburnu’nda 3 gündür çatışma var!. 24 Temmuz Pazar günü için PKK’nın sokaklarda olacağı haberleri yayılıyor..
Oyun büyük! Tüm istihbarat servisleri, silahlı çeteleri, sivil toplum ağları, Soros çocukları, bölücü şebekeler, iş başında. Sıra Türkiye ve Ortadoğu’da.
Şu anda Zeytinburnu’ndan yaralı haberleri geliyor…
İtler dolaşıyor taşlar bağlı!
Şimdi aklımızı kullanma zamanı!

Banu AVAR – 22.07.2011


==================================
 
20 Temmuz 2011

KİM BU ADAMLAR!

Hillary Clinton, David Petraeus, Richard Armitage ve Robert Zoellick: Bir hafta içinde Türkiye 25 şehit verdi ve PKK’nın siyasi kanadı tarafından Türkiye toprakları içinde ‘özerklik’ ilanedildi! Ve aynı hafta içinde dünyayı kana boyayan çete mensupları ardarda Türkiye’ye geldi…Tesadüf mü!

Gelenlere bakın!
ABD Dışişleri bakanı, Hillary Clinton, İktidara isteklerini sıraladı: Görüşmelerde, muhtemelen Özerk Kürdistan’dan da, Ermenistan’la açık sınır uygulamasından da, Birleşik Kıbrıs’tan da, Afganistan, Libya, Suriye’ ve İran’a müdahil Türkiye’nin bölge jandarmalığından da bahsedildi.

Clinton’u eski ‘çuvalcı’ NATO komutanı, yeni CIA başkanı, David Petraeus, izledi.
Başına çuval geçirilen askerlerimizin komutanı olan genel kurmay başkanı Işık Koşaner tarafından kabul edildi!

Ardından eski asker, derin istihbaratçı, uluslar arası şantajcı ve Türk- Amerikan Konseyi adlı örgütün başı , Richard Armitage geldi. Armitage eski askerdi. Vietnam savaşıyla başladığı kariyerine Uzak ve Orta Asya ‘da devam etmiş, her türlü gizli operasyonda 40 yıldır adı geçmişti. Afganistan ve Irak işgaline bahane üretenlerden biriydi. Pentagon’un en tepe noktalarında da bulunmuş, gerek Cumhuriyetçi gerek Demokratlara dış politika danışmanı olmuştu.. . Ülkelere ‘yatırım’ götürerek borçlandıran, küresel şebekenin en önemli isimlerinden biri.
Sovyetler dağılırken görevdeydi! Ortadoğu ve Güney Asya ülkelerinde silah anlaşmalarında jokerdi. Tayvan hükümetine de silah alımını Lockheed Martin şirketinden alması konusunda şantaj yapmış, bu bigi dışarı sızmıştı ..
Pakistan’ı işbirliği konusunda tehdit ettiğini, Pervez Müşerref bir ropörtajında söylemişti: Müşerref, Armitage’ın kendisine ‘dayatmalarını kabul etmezse, Pakistan’ı taş taş üstünde kalmayana kadar bombalayacağını söylediğini’ açıklamıştı.. .
1 ocak 2010’dan beri Türk Amerikan Konseyi başkanı. İşi, ABD derin devletinin çıkarları doğrultusunda Türkiye’ye yön vermek. Türk Amerikan ilişkilerinin geçen yıla göre çok geliştiğini söyledi. Bir bildiği var demekki…

İstanbul’da ‘Yerel Yönetimlerde Dünya Vizyonu’ toplantısında belediye başkanı Kadir Topbaş tarafından ağırlandı. Ankara’da Genel kurmay ve Milli savunma Bakanıyla görüşmeler yaptı.. Muhtemelen ABD füzeleri, nereye konuşlanacakları ve Türkiye’ye kaça malolacakları (!) konu başlıklarıydı.


Ve son ziyaretçimiz, dünyayı haraca kesen Banka’nın başkanı, CFR’nin kıdemli üyesi, Alman asıllı Amerikalı Robert Zoellick.!. Irak’ın işgalinde, Sudan’ın bölünmesinde, Nijerya’da iç savaşın başlamasında yoğun emekleri var. 2007’de Paul Wolfowitz yolsuzluk nedeniyle istifa etmek zorunda kalınca, Dünya Bankası’nın başına geçirilmişti..

Zoellick, tahsilat yapmaya geldi! Türkiye’yi yönetenlere, 400 milyar dolarlık borcumuzu nasıl ödeyeceğimizi, verdiklerimizin yanında daha neler verebileceğimizi soruyor olmalı…

Cevap açık.

‘Anahtar Teslim Vatan Satışı’

19 temmuz tarihli yeniçağ gazetesinde, Salim Yavaşoğlu, ‘Anahtar Teslim Vatan Satışı’ başlıklı dizide Türkiye’de 150 bin kilometrekarelik maden sahasının tapularıyla birlikte 26 İngiliz- Amerikan şirketine devredildiğini yazdı. Bu, ülkemizin beşte biri ediyor.
400 milyar dolar borcu olan Türkiye’de ‘Yeni Düyunu Umumi’ işbirlikçileriyle birlikte, milletin nesi var nesi yoksa yağmalanıyor. Türkiye’nin boru, gümüşü, bakırı, çinkosu, kromu altını yabancı şirketlerin emrine veriliyor… Petrol gaz su anlaşmaları sırada bekliyor…

Bugüne kadar olanlara rahmet okutacak bir mali krizin arifesinde, küresel çete, önüne ne çıkarsa el koymak zorunda!.
Cumhuriyet gazetesinden Ergin Yıldızoğlu, ‘AB’nin ölüm kalım mücadelesi verdiğini, ‘Amerika’nın ise yeni bir Küresel Mali Krize doğru koştuğunu yazıyor.
‘ABD’nin federal (merkezi devlet) borçları, mali sermayeyi kurtarma operasyonları sayesinde 14 triyon doları geçti, yasal tavana dayandı. Bu tavan 2 Ağustos’a kadar yükseltilemezse, teknik olarak devlet artık yeniden borçlanamayacağı için, kasası boş kalacak, borç servisi aksayacak’

Dünyanın bir çok ülkesini kıskaca alan Amerika, iflasa gidiyor.. . Yoksulluk had safhada
İşsizlik tavan yapiyor . Büyüme yüzde eksi 10’lara dayanacağından sözediliyor..

‘Küresel politikacı’, küresel bankerlerin önünde iki büklüm. ‘kurtar beni!’ diye yalvarıyor… Küresel tefeciler zamanı… Banker/tefeci ödünç vereceği paraya karşılık yeni coğrafyalar istiyor. Siyasi aktörler, dünyanın her köşesini hedef seçiyor… Pentagon’u NATO’yu, BM’yi devreye sokarak ulus devletlere saldırıyor… Varlıklara el koyuyor. Ama ne yaparsa yapsın borcu kapatmak mümkün olmuyor. Kapitalizmin tedavisi yok, delik giderek büyüyor. Büyüyen delik için savaşılıyor. Delik biraz daha büyüyor…

Küresellerin kan akıtarak, ülkelere el koyarak tedavi aradıkları çürük SİSTEM, kendi kendini yiyecek. Eğer Avrasya sakinleri toparlanır, elele verirse bu korkunç gidişe son verilecek! Türkiye bu senaryo içinde anahtar roldedir ve bölünmenin eşiğindedir.. Bu millet ‘Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’ni geçen yüzyılda yaptığı gibi ters yüz edecektir!

Banu AVAR
banuavar@superonline.com
www.banuavar.com.tr

 

=================================================

SEVR İLAN EDİLDİ!

 

Verili tarihten bir gün önce  14 Temmuz 2011′de , 13 vatan evladının şehadetiyle birlikte ÖZERK KÜRDİSTAN İLAN EDİLDİ!
Söz bitti!
Konuşacak birşeyimiz yok..
Yapacak işimiz çok!
91 yıl önce SEVR  anlaşması imzalanmıştı.
Bir ay sonra yıldönümü.
90′larda YENİDEN SEVR projesinden sözettiğimizde birileri ‘paranoya’ demişti.
Buyursunlar  şimdi!
Sevr,  iki aşamada uygulanacaktı. Önce  ‘yerel özerklik’ sağlanacaktı.  Suriye, Irak ve  Türkiye sınırındaki bölge  özerk olacaktı.
Sonra, Bağımsız Büyük Kürdistan kurulacaktı.
Milletler  Cemiyeti  özerklik isteyenlerin arkasında duracaktı!  Türkiye, bu bölgeler üzerindeki  bütün hak ve sıfatlarından vazgeçmek zorunda kalacaktı.
Plan 1920 de buydu..
Başarısız oldu.  Peki ya şimdi…
Öcalan’ın avukatı Ahmet Zeki Okçuoğlu   David Philips’in Kürt raporu’nun ardından yazmıştı. Tarih 2010 Kasım ayı.
‘Kürt meselesi bölgesel bir mesele diyorlardı, bölge devletleri  tutumlarını değiştirmeleri beklenmeli’
Beklerken yapılacakları şöyle sıralamıştı:
‘toplumsal, ekonomik ve siyasal istikrarsızlaştırmalar,
iç savaşlar ve bölgesel savaşlarla ekonomik yaptırımlar ,
uzun vadeli ve karmaşık stratejilerle değişimin zamana yayılması!’
Bir  yıldır yapılan buydu… İlk aşama tamamlandı. BDP /PKK demokratik özerklik ilan etti! AKP ile ‘zamanlama’nın referandum öncesi karara bağlandığı birkaç gün önce açıklanmıştı…
İkinci aşamada ‘BM Koruma yasası’ çerçevesinde, Türkiye bölgede tüm ‘hak ve sıfatlarını’ kaybedecek!

Tüm vatanseverler, aydınlar ve halk BİRLİK olma sırrına eremezlerse, önce Güneydoğu’da  ‘kan çiçekleri’ açacak.. Ardından planladıkları gibi  Doğu Karadeniz ve batıdaki  büyük şehirlere yayılacak. Bu oyunu bozmak bizim elimizde! 17 temmuzda  şehitlerimiz ve milli bütünlük için Taksim meydanına!

Banu AVAR
14 temmuz 2011






================================================



Banu Avar

11 Temmuz 2011
 

DÜNYANIN 193.

ÜLKESİ KURULDU:

SUDAN BÖLÜNDÜ!


BBC’nin haberi böyle… Zevkten dört köşe küresel medya.. Sudan, Afrika’nın en stratejik köşelerinden biri, uzun uğraşlar sonucu bölündü. ‘Uluslar arası camia’ denen sırtlan grubu, Hollywood yıldızlarıyla saldırdı, ‘iyi niyet’ elçileri gönderdi, Al Gore gitti geldi, ekonomik tetikçileri her yerdeydi, ABD büyükelçiliği çok çalıştı, içerden hainler örgütlendi, birbirinin gırtlağına sarılacak etnik gruplar belirlendi, Araplar ve Afrikanlar diye sınıflandırıldılar, BM gruplardan birine sahip çıktı ve CIA örtülü operasyonları derken Sudan’dan bir parça koparıldı.

Güney Sudan bağımsızlığını ilan etti, dünya üzerindeki 193′üncü ülke oldu.

BBC, ‘Başkent Juba’da onbinlerce kişinin katıldığı törende Güney Sudan bayrağının göndere çekildiğini’ bildirdi. Yeni ülkenin ilk devlet başkanı Salva Kiir, anayasayı imzalayarak yemin etti.
Ne garip bölünen ülkenin devlet başkanı Ömer El Beşir, Birleşmiş Milletler Genel Başkanı Ban Ki Moon ile kutlama törenlerindeydi (!)

Törende, “Bağımsızlık Beyannamesi” Güney Sudan Yasama Meclisi sözcüsü Wani Igga tarafından okundu. Sudan bayrağı indirildi. Güney Sudan bayrağı, yeni milli marş eşliğinde göndere çekildi.
Güney Sudan Afrika kıtasındaki 54. ülke oldu.

Hani Afrika birleşiyordu?!
 
1963’de başlayan direnişin elebaşlarından ‘Kurtuluş ordusugenerali Lagu 4 Temmuz’da ABD Büyükelçiliğindeki davetteydi! Birkaç gün sonra bağımsızlık ilan edilecek olan yeni ülke için beyanat vermişti.

‘Bugünleri göreceğinize inanıyor muydunuz?’ diye soran gazeteciye, ‘”Bize Tanrı yardım etti” dedi.
Demek onun lügatında ‘Tanrı’ ABD’ydi!

General Lagu ve bölücü örgütün önderlik ettiği savaş sonucu 40 yılda 2 milyona yakın kişi öldü. Ölümden beterini görenler oldu.
Sonunda BM devreye girdi.
Anayasalar değişti.
Referandum yapıldı..
Kan ve gözyaşından bıkan halk yüzde 99 oranında bağımsızlıktan yana oy kullandı.
Sudan BÖLÜNDÜ! 
 
Bu hale gelmesi için yıllardır çalışmalar sürüyordu. Bu çalışmalarda ABD’den sonra İsrail’in adını anmak şarttı!

Oded Yinon planı Sudan’da da uygulandı. Bu plan, İsrail’in güvenliği için Ortadoğu ve Arap ülkelerinin bölünüp parçalanmasını şart koşuyordu.. İsrail, bu plan dahilinde uzun yıllar önce Sudan’a elini atmıştı.

Mahdi Nazemroaya, Global Research.com ’da, 2008’de yazılan bir makaleyi ve yayınlanan bir haritayı hatırlatmıştı:

The Atlantic’de yayınlanan yazının başlığı ‘Irak’dan sonra Ortadoğu nasıl olacak? tı. Jeffrey Goldberg. Bu makalenin yazarı. Sudan’ın bölüneceğinden adı gibi emindi. İşte bu da haritası:

(bu harita Holly Lindem tarafından Goldberg makalesi için çizilmiş! 2008 şubat ayında The Atlantic’de yayınlandı)

Bugün ilan edilen dünyanın 193. ülkesi Güney Sudan haritada yeraldı. İlan edilmesi hayal edilen diğer ‘yeni ülkeler’ de besbelli!
Sudan’ı ikiye bölen Sudan Kurtuluş Örgütü başından beri, ABD ile olduğu kadar İsrail’le de yakın ilişki içinde oldu. Ben Sudan’dayken 2008’de, Darfur ve Güney Sudan’daki bölücü örgütler İsrail’de büro açacaklarını ilan ettiler ve hemen fiiliyata geçtiler. Süreç hızlandı..

Netice mi?
Mahdi Darius Nazemroaya neticeyi geçtiğimiz Ocak ayında Güney Sudan için yapılan ‘referandum’dan sonra özetlemişti:
‘Bölücü örgüt 1980’den beri, ABD, İngiltere ve İsrail tarafından canla basla desteklendi! Yeni kurulan Güney Sudan devleti, Güney Sudan halkının çıkarlarına hizmet etsin diye değil, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun kontrolü için planlandı.

‘Demokratizasyon’ süreci, Sudan’da etkili olan Çin şirketlerine karşı , İngiliz Amerikan petrol şirketleri çıkarları doğrultusunda yönlendirildi.’..
Şimdi yeni bir ülkenin vatandaşı olarak güne gözlerini açan Güney Sudan Cumhuriyeti vatandaşları, eski gerilla, yeni hükümet mensuplarının ABD bankalarındaki kabarık hesapları ve yolsuzluk dosyalarının farkına varmaya başladı… Ama artık çok geç!

Onlar kukla Güney Sudan devletinin ‘kukla’ vatandaşları.. Özledikleri refah bir yana, kenarından köşesinden kullandıkları petrol ve yeşil alanları da artık İngiliz Amerikan şirketlerinin malı!


Banu AVAR

Kaynak: İLK KURŞUN


--------------------------------------------------------------------------


Çok Olağanüstü Bir Dönem
Banu AVAR
Bir haftada 7 şehit!
Haberlerde arka sırada!
Vaka-i adiye!

'Kurtarılmış bölge' Yüksekova!
Tunceli çatışmada!
Beyler mecliste tepişiyor, Mehmetçik mezarda!
Komutanlar Hasdal’da!
Yıllardır artan bir meydan okuma!
PKK-BATI ile kolkola , Türkiye Cumhuriyeti Devletine meydan okuyor!
Bütün medya kanalları emirleri altında!
TÜRKİYE 2011 YILINDA tarihin en olağanüstü anından geçiyor.
Türkiye’yi yönetenler küresel çetenin önde gelen sırtlanlarınca çılgınca alkışlanmakta!
Türkiye artık İsrail’den sonra 2 numara!
Emperyal hedefler arasında sıra komşumuz Suriye ve İran’da!
Avrasya’nın kilidi Türkiye kuşatılıyor aslında!
Tıpkı Saddam Irak’ı gibi… 'Aslansın kaplansın Saddam!' demişlerdi. ‘Vur şuna buna!’
Sonra bir ‘demokrasi’ dalgası, yedi düvel işgal mangası… Mağaradan çıkarıldı Saddam. Saç sakal arasında ağız kontrolü yapılırken çekilen resmi vardı uluslararası medyada!
2 milyon Iraklı mezara kondu 2 milyon Iraklı göçmen yurdundan oldu…
Direnenlerin eli kolu bağlandı… Havadan bombalar yağdı…
Ya da Yugoslavya! Önce pembe dizilerle halkın gözü bağlandı. İçerdeki hainler ayarlandı. Ordu binbir parçaya ayrıldı… Tasfiye edildi ve Yugoslavya’nın adı bile kalmadı!
İçerde Mehmetçik ölüyor, komutanlar Hasdal’da…
Ölüm sessizliği ortalıkta...
Dışarıda, Mehmetçik NATO komutasında!
Obama telefonda, Ricciardone her tarafta!
Mazlum ülkelerin lider ülkesi Türkiye, bugün haçlılarla elele…
Libya’ya karşı NATO’yla. SURİYE’ye karşı Amerika’yla. Kuzey Irak’da Barzani’nin yanında.. Kafamıza çuval geçiren Patraeus’la, İslâm'a hakaret eden Rasmussen’in komutasında… PKK hamisi İngilizlerin kraliçesinin yanında…
Bakın Libya’da muhaliflere, küresel çetenin cinayet şebekesine 300 milyon dolar verdik.. Ne yapsın Akepe. Emir böyle!
Yetmedi Libya’da Suriye’de kaybettiğimiz milyarlarca dolar, üstüne para veriyorlar! Yetmiyor. Bingazi’de dışişleri bakanı, o ‘muhaliflerin’ kürsüsünden Atatürk’ün adını ağzına alarak nutuklar atar!
O Bingazi ki 1911’de Mustafa Kemâl ve askerlerinin emperyalizme karşı saf tuttukları yer!.
Kahrolmayın! Kahır zamanı değil…AKIL ZAMANI… Akıl ve bilim diyor ki, bu böyle gitmez!
Bir yerden patlayacak… Anlamayanlar da MECBUREN anlayacak! Bir gün DANK edecek derler ya… Bu kan ve gözyaşı sahipleri, ZORUNLU olarak bir araya gelecek.. O güne hazır olun! Nasıl mı… En yakın çevrenizden başlayın…
banuavar@superonline.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder